Giriş

Özgeçmiş

Sergiler
Kişisel Sergiler
Karma Sergiler

Tuvaller
Peyzajlar
Portreler
Natürmortlar
Soyutlar

Desenler

İletişim


"ARTIN DEMİRCİ'NİN YAZAR PORTRELERİ"
HAKAN SAVLI


Adam Sanat dergisinin en genç şairiydim. Turgay Fişekçi bir gün dedi ki: Artin Demirci’ye git, yazarlarımızın portrelerini yapıyor.

Ne güzel bir yolculuktu, boğazı geçtim Kuzguncuk’ta iki katlı ahşap bir evdi vardığım yer. Yaşar Kemal’le başlayan bir portre serisiydi. Duvarlarda hayran olduğum yazarların portreleri... Kapıyı açan ressam hiç de beklediğim gibi mesafeli biri değildi. Gözlerim içeriye alıştıkça farketmeye başladım, olağanüstü bir yerdi burası. Ev çok eski ve ahşap olduğu için mi? Değil. Resimler mi çok güzel? Bilmem, resim sanatından anlamam ki. Evin içinde dolaşan ışık mı, Kuzguncuk’un arka bahçelerinde olmak mı, bir ressamın gizli dünyasına girmek mi? Hayır, hayır hiçbiri değil.

Sonra benim portremi yapmaya başladı Artin. Bir yandan konuşuyoruz. Ben gidip geliyorum, haftalar geçti, portrem bitmiyor. Sonra anladım ki, aramızdaki bağın uzaması gerekiyor onun için bitmiyor portre. Çünkü dost olmuşuz.

Peki atölyedeki sihirli şey ne. Dostluk mu. Sanmıyorum. İkimizin de başka dostları da var, bu kadar kolay değil açıklaması.

Ve aradan yirmi yıl geçiyor. Saçlar bembeyaz ve yavaşlamışız. Akşam dört-beş şair geliyor atölyeye hepsi Artin’in kuşağından. Prostat çağının başlarındalar. Ama sustuklarında bir balmumundan peygamber heykelleri sergisine dönüşüyorlar. Akşam bitiyor, uzaklarda bir yerlerde portrelerin sergileneceğinden söz ediyor Artin, Turgay ve bana da bir şeyler yazmak düşüyor. Ne yazılabilir diye düşünürken, az önceki şairler geçidindeki sessiz bir an geliyor aklıma. Ve anlıyorum atölyedeki olağanüstü şeyin ne olduğunu.

Artin Demirci’nin resimleri bir yanıyla geçmişimize dokunur. Gelincik tarlalarına dağılmıs¸ solcular, renklerin keskin, insanın kolayca ölebilecek kadar arkadaş olduğu günler. Büyük yazarların da resmini yapacaktır. Bir ermişe dönüşen şair arkadaşlarının da resmi ressamına dönüşecektir. Bir ses mi gelir bu portrelerden. Apayrı yazarların dünyaları, tek bir sese indirgenemese de, bir ortak bilgeliğin sesi mi. Hayır. Ama bütün portreleri üst üste koyup bakarsanız bu toprakların tanrısı ortaya çıkar. Üstelik (ne güzel) bütün insanca, hatalı ve küçük yanlarıyla. Ben bu portrelerdeki insanların acıyla arıtarak verdikleri güzellikle büyümüs¸ biriyim, kendimi bu atölyede iyi hissederim. Korkarım sadece burada kendimi iyi hissederim. Çünkü insanın evi, çocukluğu, yitik ithakası filan değildir... kendi tanrısıyla konus¸tuğu yerdir. Ağbilerine sığındığı, arkadaşlarıyla buluştuğu, tozlu yola karışmadan önce, bir çay içip biraz konuştuğu. Edebiyat ve resim, hatta ikisini de aşan şey olarak şiirin anlamı bile azalır artık. Bu portelerin ne resim tarihinde alacağı yer, ne estetik değeri önemlidir artık. Artin’e verilmiştir bu hak ediş. Bu resim ‘güzel’ kelimesini aşan bir yerde durur. Bu resim gerçektir.


                                      Geri